Kurulu Düzenimiz Var

Bu cümlenin mevcut bağlamını biliyorsunuzdur sanırım. Bilmeyen varsa, yurtdışında yaşayıp da Türkiye’yi (hatta özel olarak yerilmesi gereken kısımlarını) öven kişilere “E o zaman niye yerleşmiyorsunuz Türkiye’ye” diye sorulunca cevaplarının genel olarak bu olduğuna dair bir anlaşma. Benim o kısmıyla pek alakam yok.

Kurulu bir düzenden korkuyorum. Bir düzen kurmayı seviyor olabilirim. Kendime ait bir odayı, yeni bir yaşantıya atılmayı, işleri yoluna koymaya çalışmayı… Tüm bunları seviyorum ama işler düzen halini alınca bana bir ateş basıyor. Hayatımın sonuna kadar o şekilde yaşayacağım hissi tarafından boğuluyorum. Bu boğulma gerçek yaşantımda da gelebilir düşüncesel olarak ilerlerken de. Mesela yatağımda uzanmış, yeterince uzak bir şehirde ve şimdikinden oldukça farklı bir düzenin hayalini kurarken işin sonunda o bahsettiğim noktaya ulaşacağımdır. Bu durum yaşantımın her alanına işlemiş durumda. Tüm kıyafetlerimin bir bavul ve sırt çantasına sığması bunun sonucu. Bir kitaplığımın olmaması da öyle çünkü bana yetişemez kitaplığım. Gittiğim yerlere götüremem onu. Gören de Evliya Çelebi sanar! Öyle olmasa bile geriye dönüp baktığımda “tamam işte burası, kurulu düzenim var ve huzura erdim” diyebileceğim tek bir yer olmamış.

Bu durmadan bir yerden bir yere uçmanın da iki yönü var. Dalgalanıp da durulmayı dileyebilir insan. Sonunda düzenini kurup huzura ereceğine inanabilir. İçinde bir üzüntü varsa bu düzene henüz ulaşamadığı içindir. Ben ise diğer tarafındayım. Uçup konmayı o kadar benimsemişim ki duyduğum üzüntü bu ayrılmaları yeterince fazla gerçekleştiremediğimden kaynaklı. Kurulu düzenim olmamasını yol bellemişim. Kim bilir belki şöyle bir konuşma yaşarım:

-Niye döndün ki Belçika’dan? Her şey yolunda gibiydi.
-Aynen aynen. Kurulu düzenim vardı.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın